Ruh-ı Bîmâr
Kendimi arıyorum Ankara'nın geniş kaldırımlarında, sevdiğimin kollarında.
Hiçbir işe yaramamanın verdiği zulüm, kendime bile yetememenin verdiği vehim.
Dostlarım! Vaziyetim epey vahim!
Dünyayı izliyorum. Önümde uçsuz deniz, sonsuz gökyüzü. Çakılı kalmış gözlerim yerde ki bir çakıl taşına.
Kendimi arıyorum dipsiz, kör kuyularda. Babamın nasihatlari çınlıyor kulaklarımda. Annemin saçlarımı okşayan ellerini kesip atıyorum oracıkta.
"Yazmam lazım" diyorum " Biraz hüzün verin bana !"
Ne yerde, ne gökte. Ne dünde, ne bugünde. Araf demişler durduğum yere. "Ne gerek var" diyorum " Ne gerek var bu kadar hüzüne?". Yazmaktan korkuyorum içimdekiler tükenir diye. Ben bilmiyorum neredeyim, nerede takılı kalmış şu ürkek yüreğim?
*Annemin sıcaklığını hissediyorum yine, uzak tutamıyorum bu kez, ihtiyacım var bir nefeslik şefkate.*
"Sen bağır" diyorum. "Sen bağır, çırpın; tutacak birisi seni." Herzaman huzur vermezmiş eylül rüzgârı. Yeltenme bana dediğim cihânın o kasvetli büyüsüne kapılıp gidiyorum.
Yıldızlı bir gecede, bir eylül gecesinde. Bedenimden ziyâde ruhum dâimi bir gurbette iken. Anlıyorsunuz değil mi dostlarım, çok yorgunum. Çok vahim durumum.
Uygun bir dize, bir türkü arıyorum şu hissime.
Bulamıyorum
Bilemiyorum
Yanılıyorum.
22.09.17
SİLİFKE
Yorumlar
Yorum Gönder